ABD’den Avrupa’ya Savunma Çağrısı

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, göreve geldikten sonra yaptığı ilk uluslararası ziyarette, Ukrayna’nın Rus işgaline karşı savunmasına yönelik finansmanın büyük ölçüde Avrupa ülkeleri tarafından sağlanması gerektiğini söyledi. Peki, bu Avrupa için ne anlama geliyor?

Hegseth, bu açıklamayı Suudi Arabistan’da Rusya ve ABD heyetleri arasındaki görüşmeler devam ederken yaptı. Bu görüşmeler, Trump’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirme stratejisinin ne olabileceğine dair ipuçları veriyor.

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance de 14 Şubat Cuma günü Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada Avrupa’nın “kendi savunması için büyük bir adım atması gerektiğini” vurguladı.

ABD’nin bu keskin politika değişikliği, Avrupa liderlerini alarma geçirdi ve 17 Şubat’ta Paris’te Rusya-Ukrayna savaşını ve kıtanın güvenliğini konuşmak üzere acil bir toplantı düzenlendi.

Bu, Avrupa’nın güvenliği için ABD’ye ne kadar bağımlı olduğu ve tek başına ayakta kalıp kalamayacağı sorularını da beraberinde getiriyor.

ABD’nin Avrupa ile güç birliği yapmasının sebepleri neydi?

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) 1949 yılında eski Sovyetler Birliği’nin Avrupa’daki genişlemesini engellemek amacıyla kuruldu.

ABD, ekonomik ve askeri açıdan güçlü bir Avrupa’yı Sovyet yayılmasını önlemede hayati bir unsur olarak gördü ve 2. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sonra Avrupa ülkelerine büyük çaplı yardım sağladı.

Bugün bazı Doğu Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere, 32 üyeden oluşan NATO’da ülkeler, birine saldırı olması halinde diğerlerinin onu savunması gerektiği konusunda anlaşmış durumda.

Ancak son gelişmeler doğrultusunda 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa için oluşturulan güvenlik mimarisi risk altında. ABD hâlâ NATO’nun bir parçası, ancak Avrupa liderleri, artık ABD’nin yardımına güvenemeyebileceklerinden endişe ediyor.

Avrupa ülkelerinin savunma harcamaları ne kadar?

NATO, üye ülkelerin milli gelirlerinin (GSYİH) en az yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırmasını istiyor.

NATO’nun 2024 tahminlerine göre, Polonya üst üste ikinci yıl en fazla harcama yapan ülke oldu ve GSYİH’sinin yüzde 4,1’ini savunmaya ayırdı.

Estonya yüzde 3,4 ile ikinci sırada yer alırken, ABD yüzde 3,4 ile üçüncü sırada bulunuyor ve son on yıldır bu seviyede harcama yapıyor.

Birleşik Krallık ise yüzde 2,3 ile dokuzuncu sırada yer alıyor. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, ülkesinin yüzde 2,5 savunma harcaması yapmaya “kesinlikle” kararlı olduğunu ve birkaç ay içinde bu hedefe ulaşmak için bir plan açıklayacaklarını belirtti.

Avrupa ve Kanada’daki NATO üyelerinin ortalama harcaması yüzde 2 olarak tahmin ediliyor.

BBC’ye konuşan NATO’nun eski Savunma Yatırımları Genel Sekreter Yardımcısı Camille Grand, ABD’nin Avrupa’dan daha fazla yatırım talep etmesini sürpriz olarak görmüyor:

“Avrupalılar on yıllardır yetersiz harcama yapıyor ve şimdi bunun bedelini ödüyorlar. ABD’nin talebi gayet meşru: Neden zengin ülkeler daha fazla harcama yapmıyor?”

‘Avrupa Ordusu’ kurulabilir mi?

ABD’nin yardımları çekme ihtimaline karşılık Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, bir “Avrupa Ordusu” kurulması çağrısında bulundu.

Zelenskiy, 15 Şubat’ta yaptığı açıklamada, “Gerçekçi olalım. Artık Amerika’nın, Avrupa’yı tehdit eden bir konuda hayır deme ihtimalini göz ardı edemeyiz” dedi ve şöyle devam etti:

“Çok sayıda ama çok sayıda lider Avrupa’nın kendi askeri gücüne, bir Avrupa ordusuna ihtiyacı olduğuna dair konuştu.”

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron uzun süredir Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığını azaltmak için kendi askeri gücünü oluşturmasını destekliyor. Ancak bu fikir, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Şefi Kaja Kallas tarafından hızla reddedildi.

Kent Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler Profesörü Richard Whitman, BBC’ye yaptığı değerlendirmede Avrupa’daki NATO ülkelerinin Rusya gibi bir güce karşı savunma oluşturmaya yetecek kadar varlıklı olduğunu ancak asıl sorunun örgütlenme olduğunu söylüyor:

“Avrupa’nın en büyük sorunu, tüm bu askeri unsurları nasıl bir araya getireceği ve birbirleriyle nasıl senkronize edeceği. Örneğin, uydu sistemleri gibi ileri teknolojileri nasıl bağlayacakları büyük bir soru işareti.”

Surrey Üniversitesi Avrupa ve İngiltere Merkezi’nin Kurucu Direktörü Prof. Amelia Hadfield’a göre, ‘Avrupa Ordusu’nun Rusya gibi bir güce karşı kendini savunabilmesi “tamamen ihtimal dışı”.

Farklı orduların birbirleriyle çalışma becerilerine atıfta bulunan Hadfield, “Avrupa’nın, özellikle NATO’nun, birlikte çalışabilme yeteneği oldukça yüksek” diyor.

“Ancak siz onlardan üç yıl kenarda kaldıktan sonra sıcak bir krize dalmalarını, hazır olmalarını ve donanımda, personelde ve birlikte çalışabilirlik konularında bir eksiklik olmadan etkili bir barış gücü oluşturabileceklerinden emin olmalarını istiyorsunuz.”

NATO’nun kuruluşundan bu yana, askeri operasyonları Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı (SACEUR) tarafından yönetildi ve koordine edildi. Bu göreve her zaman ABD’li bir subay atandı. Bu da onlara savaş zamanı operasyonlarında geniş deneyim kazandırdı.

Avrupalı generallerin bu seviyede bir uzmanlığa sahip olmadığını belirten Prof. Whitman, bu eksikliğin “Avrupa Ordusu” için büyük bir dezavantaj olacağını vurguluyor.

Ayrıca ABD’nin ayrılmasıyla doğacak siyasi boşluk da önemli bir mesele.

Prof. Whitman, “ABD sadece askeri güvence sağlamıyor, aynı zamanda askeri harekâtlara siyasi bir otorite de kazandırıyor. Avrupa’da doğrudan ya da kolektif olarak böylesi bir karar alma yapısı yok” diyor.

Bu, Avrupa’nın savunma stratejisinin liderliğini kimin üstleneceği konusunda bir güç mücadelesine yol açabilir.

Prof. Hadfield’a göre, Avrupa’daki en büyük güvenlik ve savunma ortakları olan Fransa ve İngiltere liderlik için en güçlü adaylar olabilir.

Ancak harcamaların nasıl bölüşüleceği ve en büyük yükü kimin taşıyacağı gibi soruların da yanıtlanması gerekiyor.

Diğer bir kritik mesele ise “zaman”.

Prof. Whitman, “Uyduları ne kadar hızlı inşa edip fırlatabilirsiniz?” diye soruyor.

“Bu günler, haftalar ya da aylar değil; yıllar alır.”

Bu da ‘Avrupa Ordusu’nun Ukrayna’daki mevcut kriz için ne kadar faydalı olabileceği sorusunu gündeme getiriyor.

BBC’ye konuşan Camille Grand, “Bu fikre ikna olmuş değilim.” diyor.

Avrupa’nın en büyük zorluklarının “büyüklük ve hazırlık” olacağını belirten Grand’e göre yalnızca asker sayısı değil, savaş için ne kadar hazır olunacağı da önemli.

Grand ayrıca havadan havaya yakıt ikmali, insansız hava araçları ve uzun menzilli füzeler gibi ileri teknolojilerin de zorluklar arasında yer alacağını söylüyor.

Harvard’daki Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi’nde yayımlanan bir makalede Grand ve meslektaşlarının bulguları şöyle:

“Transatlantik ortaklığın ayrılmaz bir parçası olan güçlü bir Avrupa savunma kabiliyeti bir gecede inşa edilmeyecektir. Yıllar sürecek sürekli bir çaba ve bağlılık gerektirecektir.

“Avrupa’nın özgürlüğünü ve küresel konumunu güvence altına almak ve küresel belirsizlik çağında Amerikan liderliğini sürdürmek için hem Avrupa hem de Amerika zor değişiklikler yapmalı.”

Avrupa’nın geleceği için ne anlama geliyor?

Avrupa’nın askeri kapasitesindeki boşluklar nedeniyle birçokları ABD’nin güvenlik desteğini çekme tehdidinden endişe ediyor.

Prof. Whitman, “Avrupa’nın ABD olmadan askeri olarak güvende olmasını hayal etmek zor” diyor.

Eski NATO yöneticisi Grand, Avrupalı ülkelerinin, sürdürülebilir ve kolektif bir ordu oluşturabilmek için harcamalarını ciddi şekilde artırmaya devam etmek zorunda kalacağını söylüyor.

Bazıları ise Rusya’nın ABD’nin ilgisini başka yöne kaydırmasını test edip etmeyeceğinden endişeli.

Prof Hadfield, “İnsanların Ukrayna’nın parçalanacağı ve bizim onu yeniden inşa etmek zorunda kalacağımız fikrine alıştıklarını söylemek üzücü ama [Rusya’nın] İsveç, Polonya ve hatta İngiltere’yi vuracağı fikrine alışamadılar ve bu tamamen başka seviye bir çatışma” diyor ve ekliyor:

“NATO, kurucu üyesi olmadan kim olduğunu çok hızlı bir şekilde belirlemek zorunda kalacak.”

Related Posts

Milyonların girdiği sınav için askeri önlemler: Sistem fısıldayanı bile yakalıyor

13 milyondan fazla öğrencinin üniversiteye girebilmek için yarıştığı Çin’de, sınavlarda kopyayı önlemek için alınan sert önlemler bu yıl zirveye ulaştı. Öğrenciler, alınan önlemler karşısında neye uğradığını şaşırdı…

Husiler: İran’a olası saldırı durumunda ABD savaş gemilerini hedef alırız

Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, yaptığı açıklamada bölgedeki gelişmeleri yakından izlediklerini ve ülkeyi savunmak amacıyla gerekli ve meşru adımları atacaklarını ifade etti. Seri, İsrail’in bölgede tam hakimiyet kurma çabasında olduğunu öne …

İki milyarlık İslâm alemi artık tek bir kutup olmalı

İslam İşbirliği Teşkilatı 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ev sahipliğinde Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda başladı. 1969’da Mescid-i Aksa’nın kundaklanmasını ardından İslam dünyasındaki tepkiler üzerine kurulan teşkilat, o günden bu yana faaliyet gösteriyor. 1,7 milyar Müslümanın yaşadığı çok geniş bir coğrafyayı temsil eden İİT, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. İİT ülkeleri, dünya ham petrol rezervinin yüzde 66’sına ve doğal gaz rezervinin de yüzde 60’ına sahip. İİT ülkelerinin dünya üretimindeki payı yüzde 10,6; ihracatındaki payı yüzde 10,1; doğrudan yabancı yatırımlarındaki payı yüzde 11,3. Tüm bunlara rağmen İslâm coğrafyasında yaşanan kan, gözyaşı bir türlü son bulmuyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde yaşanan katliam ve son 10 gündür İran’a başlatılan saldırılar bir kez daha gösterdi ki; İslâm dünyası ayağa kalkmalı ve birlik olmalıdır. Kurtuluş, sadece tek bir kutup olarak olacaktır.

Ülke genelinde bitter çikolata markası için kırmızı alarm verildi

Süt alerjisi olanlar için bitter çikolata markası için bilgilendirme yapıldı. Ülke genelinde toplatılan çikolata markası için ‘en ufak bir hatada büyük sonuçlar doğurabilir’ uyarısı.

Yasemin’in suçu neydi?

9 yaşındaki kızın canına kıyan kuzen, annesi kanserden öldüğü için dayısına kin güttüğünü ve kızını öldürmeye karar verdiğini söyledi. Yani zavallı Yasemin hiç uğruna hayattan koparılmış.

HSK kararnamesi açıklandı: İmamoğlu’nun diploma davasına bakan hakim değişti!

HSK’nin 2025 yılı Ana Kararnamesi yayımlandı. Buna göre adli yargıda 3 bin 698, idari yargıda 338 hakim ve savcının görev yeri değişti. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul İdare Mahkemesi’nde süren ‘diploma’ davasına bakan 5. İdare Mahkemesi Başkanı’nın da görev yeri değişti.